Muhammed Akın Kimdir?

Ben Muhammed Akın. Adana'da dünyaya geldim. Yazılarımda "Akın Ürgen" adlı rumuzu kullanmayı tercih ediyorum. Türk mitolojisinde Tanrı Bay Ülgen insanlığa ateşi bahşederek onların bilgiye ve bilince sahip olmalarındaki meşaleyi ateşlemiştir. Yunan'daki Prometheus'un karşılığıdır. Ben de Ülgen yerine Ürgen koydum ismimi. Üreten-gen anlamında. Ezcümle ben bir şiir işçisiyim. Aşk, doğa, toplum, tarih yahut felsefe gibi dükkanlardan aldığım kil ve metalleri yontup şiir şekline sokmaya çalışan bir şiirtıraşım. Benim varlığımın arkhesi “şiir”dir diyebilirim.

 

Eğitimi?

İlkokulu Adana/Seyhan Hürriyet İlkokulunda tamamladım. Kitapların Harikalar Dünyası'na ilkokul öğretmenimin emekleri sayesinde girdim. Girdim gireli o diyarla yekvücut oluverdim. Ortaokulu Seyhan Sakarya Ortaokulunda, liseyi de Adana Erkek Anadolu Lisesinde tamamladım. Lisede 10 Kasım ve 29 Ekim olmak üzere iki oratoryo metni kaleme aldım ve bunları sahneleyen ekipte bizzat görev aldım. Şiir sanatıyla en çok lisede muaşaka eder oldum. Sonra ben oldum! Şu anda ise Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesinde dördüncü sınıf öğrencisiyim.

Tarzı?

Kendimi kesin olarak bir tarz yahut kategorinin içerisine sokamam. Ki edebiyat, müzik veya sinema adına yapılan bu tarz/kategori sınıflandırmasının söz konusu eserlerin yaratım ürünü kimliğini zedelediğini düşünmekteyim. Çünkü sanat sonsuzluğun sınırlarını çizen yegâne enstrümandır.

Ben genel olarak zıtlıkların bir arada bulunduğu izlekler yakalamaya çalışırım. Bu zıtlığı dilin ve toplumun kelimelere addettiği çirkinlik-güzellik, aşk-nefret, doğum-ölüm gibi nesnel yargıların altını kazarak elde etmeye çalışırım. Nefretten bahseden bir aşk şiiri, doğumdan bahseden bir cenaze marşı yahut doğa ya da insanı güzellemeye çalışırken dilin çirkinlik yüklediği kelimeleri kullanarak bunu yapmaya çalışırım. Bir şiir çırağı olarak dili dille kırmak en büyük ustalık hayalimdir. Burada sürrealist, dadaist, gotik, grotesk ve heretik bir edebiyat anlayışım bulunmaktadır diyebilirim. Etkilendiğim şairler mevzuuna gelecek olursak ise bizden Tevfik Fikret, Orhan Veli, Melih Cevdet, Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreya, Metin Altıok, Salih Bolat gibi çoğu şairin adını anabilirim. Yabancı şairlerden özellikle Baudelaire benim en büyük ustamdır. Homeros, Dante, Nietzsche, Freud, Goethe, Rimbaud, Lorca, Rilke, Tzara gibi yazarlar benim şiir anlayışımı inşa eden tuğlalardan birkaçıdır. Aragon'u unutmamak lazım tabi. Onun Elsa'ya olan aşkı beni daima büyülemiştir.

 

İçinde bulunduğunuz (ilgi alanınız olan dalda) ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 “Şiir sanatı şu an şu hâlde, önceden böyleydi, şimdi böyle olmalı” gibi yorumlar yapmak için daha çok erken. Şiir çok engin bir sanat, çok büyük bir okyanus. Bense onun bereketinden faydalanmaya çalışan bir küçük balığım, tufeyliyim. Tek söyleyeceğim şey her ne olursa olsun insanoğlunun nefesi kesilir, kalemi kırılır ama şiir sanatı her daim su misali yolunu bularak baki kalır.

En son katıldığınız sanat hareketi, elde edilen ödüller/başarılar?

Lisede iki farklı yarışmada başarım bulunmaktadır. Adana/Seyhan Belediyesi 2021 Liseler Arası Ödüllü Küçürek Öykü Yarışması'nda Mansiyon; İzmir Rota Koleji 2022 10. Düş Günlüğü Masal, Öykü, Şiir Yarışması'nda, Şiir dalında İkincilik başarım bulunmaktadır. Üniversitedeyse Balıkesir/Gönen Belediyesi 2024 35. Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması'nda Üçüncülük başarım bulunmaktadır.

 Şu an tamamladığım "Türbülon" ve "Tanrıça'ya Yakarışlar" adlı iki şiir dosyam; "Benfoni" adındaysa bir öykü dosyam bulunmaktadır.

 Kaleme aldığım dosyaları şu sıralar çeşitli yayınevleri ve yarışmalara göndermekteyim.

 

İLETİŞİM: muhammetakinx@gmail.com

 

Muhammed Akın şiirlerinden...

 

Ağıt

Birden! mesela bir yağmur yağsa

Kurumuş yapraklar gibi bükse belimi

ama başım daima göğe baksa

Birden! mesela bir yağmur alsa beni

 

Birden! mesela bir rüzgâr esse

Yıllanmış bir toz kümesi gibi saçılsam

ama ıslak bir deniz kokusu sinse lisanıma

Birden! mesela bir rüzgâr alıp beni sana getirse

 

Birden! mesela bir şarkı çalsa

Öyle hüzünlü filan değil ha, sakın öyle olmasın

Şarkının içerisinde hasret varsa âlâ

Bir de ismin geçerse pek âlâ!

Birden! mesela bir şarkı sulandırsa gözlerimi

 

Birden! mesela kalabalık bir çarşıda karşıma çıksan

Sulasa adımlarımı gölgen

Lütfen izin ver! şurağımda öten kuş parmaklarına konsun

Birden! mesela kalabalık bir çarşıda görsem seni

 

Birden! mesela...

Evet!

EVET!

Aniden gelsem yanına -o an-

Diz çöksem

Bu ağıtı yakınsam sana

Kelimelerim gezinse ılgıt ılgıt

Toprakla perdahlanan saçlarında!

 

 

Kıssa Şiir

Kaf Dağı ardından yazılır fermanlar

Ne küldür ne de tuzdur yaralara dermanlar

Âşıklar dağları gezinedura bir hayli harmanlar

Bir üfürüştü tutuşur alevlerle samanlar

 

Bir yanımda ziller öter, diğer yanımda haramiler

Cezalar gökte arandı, din kuralı Aramiler

Bunca kavga varken dolu durur mu hiç Dünya'daki kiler

Yeter ki havada uçuşsun mermilerle beraber sikkeler

 

Şiir yazalı bu yana başka diyardan hoş seda yok

Nereye gitsem, nerede durulsam, kof nidalar çok

Âşık etmek yerine öldürmeye yeltendi atılan bince ok

Ya kafanı davanla dik tut ya da korkakça toprağa sok 

 

Şu zamane amanlığıyla mücadeleyi Şiir'den salık aldım

Şu yüreğim mermer değil hâlâ pamuk, rüyalardan soluk aldım

Şu hoş beş için hüzünden değil, sevinçten oluk aldım

Bir tozpembe hayal değil bu, Şiir'le mavi bir umuda daldım!

 

Ben doğruyu arayan bir yeniyetme ozan Akın 

Umutsuzluk ve geri dönmek yasak kalbe, düşme sakın

İsterseniz sanatın kanadını çarmıhlara çakın

Şiirle yıkadığımız ellerimizden doğacak yenidünya akın akın!


 

 

 

Kokun

Kokunla! 

aydınlandı burnumun ucu

dinler, heykeller, kitaplar bitti

milimlik görüş mesafemde

fikrim yanına yükseldi

üfleye üfleye yaşama kendinden

hırıltılar içerisinde kalmıştın... 

 

Kokunla! 

çalındı burnumun ucunda

en romantik senfoni

ve de en devrimci gitar solosu

gösteri yürüyüşleri ve

yerlerinden sökük kaldırım taşları

arasında biten bir civanperçemi

gibiydi kokun, rüzgârı esini altına almıştı

ruhumu da esiri... 

 

Kokunla! 

damıttın, simyacıların arayıp da bulamadığı

felsefe taşının özünü

burnumun gözeneklerinde, 

sonra beni buruşturup bir köşeye attın

olsun! kokunla doldurdum ya

varlığımda açılan aymaz gedikleri

acizlik bile yeğdir bendime... 

 

Kokun! 

var oluş! 

 

KokuN! 

vahşet!

 

KokUN! 

antlaşma! 

 

KoKUN! 

vahiy! 

 

KOKUN! 

yok oluş!

 

 

Keman Tellerinin Tedirginliği

 

Parmak uçlarımızdan

Dökülen ruhumuz

Ne de büklüm ne de çıplak

Uzun teller üzerinde 

Keskin bir yaşama sürülmüşçesine,

 

Kimi adımı acı dolu

Kimi adımı beyaz,

Geride bıraktığımız

Yaşam izlerinden

Doğar kemanın sesi

Kimi nefes nefese

Kimi hırıltılar içerisinde boğulurcasına,

 

Parmak uçlarım paramparça şimdi

Çocukça yetişkinliğimin tedirginliği üzerimde

Çığlıklarım bir ağıt konçertosu oldu kulaklarıma

Oysa ben, daha dün yağmur yağınca seviniyordum!

 

 

Türbülon

 

Kocamış bir şehrin mazgallarından

Arta kalan bir tutam topraktı

Zaman denilen çarkın

Damarlarında gezinen kan

Kırtıpil parklarda

Yapay kumlarda oynayan

Çocukların geleceğine

Atılan kara bir fırça darbesi yani

Yoğun ve yapışkan.

 

Bulutlar artık metal kuşların metresi

Denizler de iskeleli balıkların havuzu oldu

Bense şu dünyayı yontan 

Kocamış şehrin kara dumanlarına içkin 

Akıp giden hayatta

Plastik çimlere kök salan

Bir insanım

temyize muhtaç bir dişli!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı.

Yorum Yaz


En fazla 500 karakter. 500 karakter kaldı.