Antalya’da yaşayan bazı isimler vardır ki, yalnızca eserleriyle değil, öğrencilerine bıraktıkları izlerle de kentin sanat belleğine katkı sunarlar. Gülay Eroğlu, tam da böyle bir isim… Hem öğretmen, hem sanatçı; hem kendi yolculuğuna ışık tutan hem de genç zihinlere sanatın gücünü aktaran bir üretici. Onunla buluştuk, hem öğretmenliğin sanatla nasıl iç içe geçtiğini hem de yakın zamanda organizasyonunda ve bizzat kurgusunda teşvik ettiği bir öğrencisinin (Miray Havin Fidanboy) yükselişini hayranlıkla izlenmesine vesile olacak Mezopotamya Sanat Buluşması’ndan da konuştuk.
Gülay Hanım, siz hem sanatçı hem öğretmensiniz…Bu iki kimliğiniz birbirini nasıl besliyor?
Ben güzel sanatlar eğitim fakültesi mezunuyum. Burada hem öğretmenlik eğitimi hem de sanatçılık eğitimi alıyoruz, her iki atölyede sahibiz hem teorik anlamda hem de atölye uygulama anlamında birçok eğitim süreci yaşıyoruz. Öğretmenlik benim çocukluk hayalimdi yalnız bu arada resim yapmaktan çok büyük mutluluk duyuyordum bu ikisi ile beraber sonuç olarak karar verdiğim yer eğitim fakültesi idi. Mezun olduğumda öncelikli olan mesleki kutsallığına inandığım öğretmenlik mesleğini icra etmekti.
Gençlerle bir arada olmak benim adıma son derece büyük bir enerji. hem sanatsal anlamda hem de öğretmenlik kimliğimle çok daha büyük gelişimler göstermemi sağladı. Aslında öğretirken öğrendim diyebilirim. Genç nesil bizden çok farklı bizler dün istek onlar yarınlarımız.öğrencilerimin hayatı yorumlama seklinden çok büyük ilhamlar aldım. Büyük kazançlar edindim. zaten birçok resimde öğrencilerimin yüzleri, yüz ifadeleri mevcuttur bu onlardan edindiğim ilham sayesinde olmuştur.
Derslerde öğrencilerinize sanatın hangi yönünü daha çok aktarmak istiyorsunuz: teknik mi, yoksa hayal gücü mü?
Sanat eğitiminde, teknik bilgi ve hayal gücü de çok önemlidir. Teknik, temel bilgilerdir yani bir yapının iskeletidir. Hayal gücüne sahip olmak da bu iskelet yapıya hacim veren, besleyen olgudur. Hayal gücü olmazsa tasarım gücü de olmaz. Tam da bu nedenden dolayı teknik eğitim sürecinde sonra sanat eğitimi verdiğim çocuklarımı bulunduğumuz şehrin bir çok caddesinde, sokağında, tarihi mekanlarin da gezdiriyorum ve çizim yaptırıyorum. Antalya Arkeoloji müzesi kapanana kadar müze çalışmaları da yaptık. Bu çalışmalar çocuklarda farkındalıkları arttırır, hayal gücünü destekler yaşamda olup biteni görebilmelerini sağlar. Bakmak görmek arasındaki farkı öğretir.
Öğrencilerinizin sanatsal yolculuklarında sizi şaşırtan ya da ilham veren anlar oldu mu?
Öğrencilerimin yaş ortalaması 7 ile 50 arasıdır. Yaşlarının bu kadar geniş aralıkta olması verdiğim eğitimi asla değiştirmez. Eğitim konusunda çok ciddiyim; vazgeçemediğim prensiplerim vardır, disipline kesinlikle inanırım. Bu yüzden de yaşın önemi yoktur verilmesi gereken bilgileri yaş durumuna göre ve algılanabilecek duruma göre veririm çünkü ben tam öğrenmeye inananlardanım. Bu 36 senelik süreçte şaşırtan şeyler tabii ki oldu kalem tutma şeklini soran insanların daha sonrasında yaptıkları çok iyi çalışmalarla kendilerine kanıtlamaları toplumda ciddi yerler edinmeleri, bakış açılarının değişmeleri, sanata karşı merak ve hassasiyetleri beni sıklıkla hayrete düşüren bir evrim süreci olmuştur.
Sizce gençlerin sanatla erken yaşta karşılaşması neden önemli?
Yaşamda neye maruz kalırsak aslında o oluyoruz. Sanat ve sanat eğitimi de bu yüzden çok önemlidir. Sanatsal ortamlara maruz kalan çocuklar sadece bir şeyler çizmekle kalmazlar sorgulamayı öğrenirler, bakış açılarında değişime uğrarlar, daha anlayışlı ve hoşgörülü davranışlar benimserler, toplumsal anlamda çok daha zengin fikirlere sahip olan insanlar durumunda olurlar. Daha barışçıl daha demokratik yaşamı benimserler, yüzeysel bakmazlar, hayata daha içten daha samimi daha düşünceli durumda bakarlar. Sanat eğitimi alan çocuklar ya da sanata maruz kalan çocukların hepsi bir sanatçı olmak zorunda değillerdir zaten bu da mümkün değildir ama bu durumda eğitim alan çocuklar kesinlikle sanatsever ve sanatçıya destektir bu şekilde yetişen insanlar sergilere gittikleri zaman oradan bir resim almanın en doğal şey olduğunu bilirler ya da bir sanat eseri gördüklerinde ya da bir sanatsal ortamda bulunduklarında nasıl yorum yapabileceklerini bilen insanlar olurlar. Bu da bizim toplumsal anlamda aydın, kültürlü olmamıza sebep olacaktır.
Mezopotamya Sanat Buluşması’ndan biraz söz eder misiniz? Bu buluşma sizin için ne ifade ediyor?
Miray Havin Fidanboy ile 4 senedir birlikteyiz . Çalışkan, azimli, yetenekli ve öngörüsü yüksek olan başarılı bir öğrencimdir. öğrencimin eğitim hayatını İngiltere'de devam etmekle ilgili bazı projeleri mevcut. Orada saat okullarına başvuru yapabilmesi için portfolyo hazırlaması gerekiyordu ben de bu portfolyo ekleyebileceği bir proje ile ilgili onunla konuştum. Küratörlüğünü kendisinin yapacağı birkaç sanatçı ile birlikte bir çalıştay düzenleyebileceğimizi söyledim. Miray bu konuyu heyecanla dinleyip ailesiyle paylaştı ve sevgili Fidanboy ailesi ailesi konuyu olumlu karşıladı. Miray ve ailesi Diyarbakır Lice'li. Diyarbakır'ın bu anlamda çok uygun olduğunu konuştuk ve birlikte planlamalarımızı yaptık. Miray Fidanboy'un ailesi çok büyük destek verdi. EuroGAP sponsorumuz oldu ve bizim bu yolda rahatlıkla yürüyebilmemizi sağladılar. Eylül ayının 18'i ile 21 arasında 6 sanatçı Miray Fidanboy kuratorlüğünde Diyarbakır'a gideceğiz.
Mezopotamya gibi köklü bir kültürle temas etmek, sanatçı olarak sizin bakış açınızı değiştirir mi?
Doğu kültürü beni her zaman çok etkilemiştir. Resimlerimde; Selçuklu Anadolu motifleri kullanıyorum. Bu nedenden ötürü Doğu ile ilgili bazı araştırmalar yapmıştım. o araştırmalardan birinde de kendi köklerimle karşılaştım. Mezopotamya üzerinden gelen köklerimin neden benim bu kadar etkilendiğimi anlamamı sağlamış oldular. Bu yüzden Diyarbakır için çok heyecanlıyım. Doğu gerçekten farklı bir kültüre, büyük bir coşkuyla farklı bir gizeme, büyük acı ya da büyük bir sevgiye sahip. Oradaki kültür tarihi beni heyecanlandırıyor, öğreneceklerim için merak ve heyecan içerisindeyim; umarım büyük bir başarıyla ve keyifle ve birçok bilgiyle farklı bir donanımla farklı bir bilinçle geri döneceğim.
Sanata yeni başlayan öğrencilerinize ya da genç sanatçılara en çok hangi tavsiyeyi veriyorsunuz?
Sanat bir sonsuzluk, dipsiz bir kuyu, her öğrendiğin yeni bir heyecan her heyecan yeni bir merak bundan asla vazgeçmemeleri gerekiyor. ve çok emek vermeleri gerekiyor. Yaşam şekilleri bu olmalı. Bunun içinde birçok kaygı var endişe var ama bu işin keyfi belki de bu endişeler yaptığımız çalışmalar içerisinde çektiğimiz acılar bu işin olmazsa olmazı. Asla meraklarını kaybetmemeliler çok okumalı, görsele dayalı çok çalışmaları izlemeli ve kendilerini güncellemeleri gerekiyor. Disiplinli olmaları ve hep üretim halinde bulunmaları lazım. İşte o zaman mutlaka bir şekilde başarıya ulaşacaklardır
Antalya’da hayata geçirmek istediğiniz bir sanat projeniz olsa, bu nasıl bir şey olur?
Şu an Antalya ile ilgili bir projem henüz yok. Belki 2026 yılında Nisan ayı gibi İngiltere ayağı olan bir çalışma olabilir. Henüz net değil, gerçekleştiği zaman mutlaka bilgileri verilecektir. Bunun dışında; Ürdün'de yapılacak bir çalıştayımız var onun için bazı hazırlıklarım var aşağı yukarı 10 Türk sanatçısı olarak gitmeyi planlıyoruz.
36 senelik öğretmenlik mesleğimi bu sene Ağustos ayında çok üzülerek de olsa, sağlık nedenlerinden dolayı bırakıyorum . Daha çok çalıştaylar ile ilgilenmeyi ve üretim yapmayı ve Fransa'da bir sergi açmayı planlıyorum. Bu çalıştayları daha çok yurt dışı bağlantılı olarak buradaki sanatçı arkadaşlarımla Türkiye sanatçılarını ve Türkiye'yi tanıtabilmek adına yapmayı düşünüyorum . Bu plan doğrultusunda çalışmalarımı belirli zamanlar içerisinde mutlaka sizlerle de paylaşacağım.
Gülay hanım, sizin gibi mesleğine aşık, üstlenmiş olduğu görevi, özveriyle ve büyük bir enerji ile ortaya koyan, her ortamda sanatın birleştirici gücüne vurgu yapan bir sanant insanı ile bu sohbet çok keyifli oldu.
Çalısmalarınızı, liderik edeceğiniz her türlü sanat hareketini izleyeceğiz...
Çalışmalarınızda başarılar diliyorum